Ayağında lastikleri, elinde horoz şekeri, içinde çocuk hevesleriyle 15 yaşında, komşu köye gelin olmuştu Ünzile. Sokakta oyunu, elinde şekeri, içinde hevesleri kalmıştı. Henüz içinde coşkun olan çocuğun, kucak dolusu masum sevgisiyle, yüzünü bile görmeden evlendiği kocasını da sevmişti Ünzile. Sokaktaki oyunu da, köyde kalan kardeşi, annesi ve babası da Ali olmuştu artık. Pek yakın zamanda kucağına aldığı bebesiyle beraber büyümüştü çocuk Ünzile. Bir zaman gelmişti de askerlik yaşı henüz yeni gelen Ali’yi askerden çağırmışlardı. Küçücük elleri ve kocaman yüreğiyle uğurlamıştı Ali’sini. Günler, aylar, yıllar geçmişti ve Ali dönmemişti askerden. Ünzile beklemekten hiç vazgeçmedi. Her gün yeni bir ümit ve yeni bir heyecanla bekledi. İçinde kalan umut kırıntılarının verdiği güçle ayağa kalktı. İki sene gittiği köy okulunda aldığı eğitimle, köyün kadınlarına ve okula gönderilmeyen kız çocuklarına okuma-yazma öğretti. Oğlu Hasan’ı büyüttü, okuttu ve öğretmen etti. Çalıştı çabaladı, ekti-biçti, okudu, okuttu. Sabır ve emeğin ocağı hep tüttü ellerinde Ünzile’nin. Gözyaşlarından filizlendi her gün yeni bir hayat ve köyün küçük kızlarının gözündeki ışık, kadınların umudu oldu Ünzile. O kimi zaman yavrusunu korumak için Tomris Hatun, kimi zaman cehaletle savaşırken sırtında mermi taşıyan Nene Hatun’du. Ünzile; nice Ayşe kadın, nice Fatma’lardı. Ünzile KADIN’dı. Ünzile İNSAN’dı. Ülkemiz, vatanımız ve insanlık için emek ve sabırla geleceğe yön veren fedakâr tüm kadınlarımızın yüreğinden öpüyoruz. İyi ki varsınız. Siz olmazsanız biz yarımız.. Konya, Atlıkarınca Reklam Ajansı olarak; tüm “Kadınlarımızın Günü’nü” kutluyoruz!

Harika bir blog yazısı olmuş, Hilal Hanımın kalemine kuvvet.. Tüm kadınlarımızın günü kutlu olsun!